12 May Şakraların Fonksiyonu
Daha önce de söylediğimiz gibi prana dediğimiz hayat enerjisi şakralardan giriş yapar. En dış katmandaki şakralar aldıkları enerjinin frekansını biraz düşürüp bir alt katmandaki şakralara iletir. O katmandaki şakralar da aldığı enerjinin frekansını düşürüp bir alt katmana iletir. Bu böyle devam ederek, hayat enerjisi fizik bedene iletilir. Bu şekilde, hayat enerjisinin titreşimleri fizik bedenin kaldırabileceği, kullanabileceği frekanslara düşürülmüş olur. O halde şakralar hem hayat enerjisinin giriş kapısıdır, hem de fizik bedeni zarar görebileceği yüksek frekanslardan korumaktadır.
Yedi ana şakra ve sayıları farklı ekollere göre değişen ikincil şakralar vardır. Şakralar tarafından soğurulan hayat enerjisi, nadi denilen enerji kanallarıyla enerji bedenlere ve fizik bedene aktarılır. Şakraların soğurduğu süptil enerjiler fizik bedenin canlılığını, iş yapabilme gücünü, yeryüzü hayatının sürekliliğini sağlar.
Durugörü yeteneği olan kimseler şakraları kolayca fark edebilir ve onların tarifleri üzerine renkli olarak resmedilmiştir. Şakralar gelişmemiş durumdayken yaklaşık 5 cm çaplı ve hareketli birer küçük daireye benzer. Ortalama bir insanda çevrelerine hafif bir ışık saçmaktadır. Spritüel nitelikli tekniklerle uyandırıldığında ise alev alev yanan ve parıldayan çevrintilere benzer.
Bir insanın bazı şakraları daha iyi çalışırken bazı şakraları yeterli enerji dönüşümünü yapamayabilir. Bazı şakraları bloke olmuş yani tıkanmış olabilir. Bu durumda, sağlıklı bir şekilde çalışmayan şakranın kontrolünde olan organlarda sorun başlar. Fizik sağlık için 7 şakranın da açık ve belirli bir hızda çalışması gerekir.
İyi çalışan şakraların her biri kendi özel enerjisini üretir. Psişik yeteneklerini geliştirmek isteyen veya şifacı olmak isteyen bireylerin şakralarının açık ve enerji akışlarının güçlü olması gerekir.
Enerji Kanalları
Şakraların alıp dönüştürdüğü enerjileri bedene dağıtan kanallara ise nadi denir. Nadiler akupunkturun meridyenlerine karşılık gelir. Bazı ekollere göre 340.000, bazılarına göre 72.000 nadi vardır. Bunlardan 10 veya 14 tanesi hemen hemen tüm ekollerde ortak olarak tanınır. Bunların da üçüne çok özel bir önem atfedilir. Bu üç nadi suşumna, ida ve pingala olarak adlandırılır. Suşumnanın kuyruksokumundan başlayıp omurga kanalı içinde yükseldiği, ida ve pingalanın ise suşumnanın iki tarafında yer alıp burun deliklerinde sona erdiği kabul edilir. Nefes egzersizlerinde burundan nefes almak, nefesle birlikte içeri alınan pranayı artırır. Nefes egzersizleri, bedene giren prana artışını sağladığı için yoga, meditasyon, şifacılık ve psişik korunma uygulamaları yapanlarca önemsenir.
Diğer nadilerden bazılarının ise el ve ayak parmaklarının uçlarında sona erdiği kabul edilir. Özellikle ellerini kullanarak şifa yapan şifacıların şifa eylemi sırasında, parmak uçlarından yoğun bir enerji çıkışı gerçekleşir.
Yedi Ana Şakra ve Fonksiyonları
1. Kök Şakrası
Kök şakrası, kuyruk sokumunun altında, cinsel organla makat arasında bulunur. Genellikle kırmızı renkli olarak gözlenir. Kök şakra enerji alanını yerküreye bağlar. Yeryüzünde yaşama iradesini ve isteğini güçlendirirken bedensel canlılığı sağlayıp güç verir. Boşaltım ve üreme sistemlerini denetler.
Duygusal ve psikolojik travmalar kök şakranın düzensiz çalışmasına neden olur. Bu nedenle yaşama sevincinde azalma, fiziksel aktiviteden kaçma, halsizlik, yorgunluk, isteksizlik ve kendini hasta hissetme hali başlar.
Bu şakra uyandırıldığında, kundalini denilen enerji omurga boyunca bulunan üç kanal ile yukarı doğru çıkar ve diğer şakraları da olumlu yönde etkileyip psişik yeteneklerin ortaya çıkmasını mümkün kılar.
2. Karın Altı Şakrası
Cinsel organın bittiği yerde, karnın alt tarafında bulunur. Rengi turuncudur. Bazı konularda hırs ve arzulu olmayı sağlar. Diğer şakralarla birlikte yaşam gücünü destekler. Cinsel organlara, idrar sistemine, böbreküstü bezlerine ve bağışıklık sistemine enerji desteği verir. Fiziksel, ruhsal ve zihinsel olarak zevk alıp vermeyi sağlar.
3. Mide, “Solar Pleksus” Şakrası
Solar pleksus şakrasına ‘güneş sinirağı’ da denir. Göbek deliği civarında bulunur. Başat rengi sarıdır. Mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak ve sinir sistemine enerji desteği verir. Sindirim faaliyetlerini düzenler. Solar pleksüs şakrası düzgün çalışan insanların sağlıklı bir duygusal hayatları vardır.
Stres veya duygusal problemler, heyecan, kızgınlık, korku, sevgi gibi titreşimleri düzenler. Tüm şakralar gibi bu şakranın da aşırı kullanılması tehlikelidir.
4. Kalp Şakrası
Kalp şakrası, iki göğsün ortasında bulunur. Canlı altın sarısı ve yeşil renklidir. Kalp, akciğer, timüs bezi, akciğer – mide siniri ve sırtın üst kısmına enerji gönderir. Sevgiyi tezahür ettirdiğimiz merkezdir. Tüm hayata bağlılık enerjisi akıtır. Güçlendikçe, tüm yaratıkları sevebilme bilincini açığa çıkarır. Fizik bedenin zinde olmasında rolü vardır. Yüksek bilinç boyutlarını anlayabilme, sevgiyi tezahür ettirme, iradeyi kullanma ve var olma anlayışı ile yakından ilişkilidir.
5. Boğaz Şakrası
Boğaz şakrası, boğazın ön tarafında bulunur. Gümüşi mavi renktedir. Tiroit ve paratiroit bezlerine, bronşlara, akciğere enerji sağlar. Şarkıcılarda ve iyi konuşmacılarda daha parlak ve hızlı hareketlidir. Kendini ifade etme yeteneğini tezahür ettirip kişisel ihtiyaçlar ile ilgili sorumluluk alabilmeyi sağlar.
6. Alın Şakrası
Alın şakrası, alnın ortasında bulunur. Mavi mor – lacivert renklidir. Hipofiz bezine, beynin alt kısmına, kulak, burun ve sinir sistemine enerji sağlar. Pek çok ekolde üçüncü göz olarak tanımlanır. Zihinsel kavramları imgeleme, evren ve dünya ile ilgili gerçekliği algılama ve anlama yetisi ile ilişkilidir. Yaratıcı fikirlerin oluşmasında etkilidir. Bu şakranın tıkanması ve saat yönüne ters dönmeye başlaması bireyin olumsuz fikirler üretmesine neden olur.
7. Taç Şakrası
Taç şakrasına ‘tepe şakrası’ da denir. Başın tepesinde bulunur. Genellikle beyaz veya mor renkli tanımlanır. Beyne ve özellikle epifiz bezine enerji gönderir. Bu şakra bireyin ruhsal durumu ile fiziksel, zihinsel ve duygusal bütünlüğünü temin eder.
Bu şakra sağlıksız ise diğer tüm şakralarda da düzensizlik olur. Bazı şifacılar şifa yaparken solar pleksus şakrasını, bazıları kalp şakrasını, bazıları alın şakrasını, bazıları boğaz şakrasını bazıları da tepe şakrasını daha yoğun kullanır.
Şakralar normal biçimde işlevlerini yaparken, her biri “açık” olur. Saat yönünde dönerek evrensel alandan gerekli enerjileri çekip metabolize eder. Saat yönüne ters yönde dönmesi ise, akımın bedenden dışarı doğru olduğunu gösterir. Şakra gelen enerjilere kapalı demektir. Bu da enerji kaybını işaret ettiği gibi süptil enerjileri alamadığını ve fiziğin bu kıymetli enerjilerden mahrum kaldığını gösterir. Bu kaybın önüne geçilmesinde ve bu tip şakraların enerjiyle şarj edilmesinde fayda vardır. Şifacıların aktardığı enerjiler, şakralardaki tıkanıklığı açtığı gibi o şakranın metabolik aktivitesinin yeniden dengelenmesinde rol alır. Metabolik aktivitesi yeniden dengelenen şakradan, o şakranın enerjetik destek sunduğu organ ve sistemlere ve bedenin bütününe akan enerji artar. Bu durum da hücrelerin enerjetik olarak güçlenmesine, problemli bölgelerini iyileştirmesine, dokuların kendini tamir etmesine ve hastalıklı bölgelerin iyileşmesine neden olur.
Sonuç olarak bizler yalnızca beden değiliz. Bu bedenden dışarı taşan ve daha asli olan enerji bedenimizle yani auramızla çevrelenmiş durumdayız. Her birimizin enerji alanı, ait olduğu Evrensel Enerji Alanı içinde birbiriyle girişim yapmakta, etki alıp etki vermekte. Enerji bedenlerimiz diğerlerinin enerji bedenleriyle, fiziksel bedenlerimizin olduğundan daha fazla iletişim halinde. Enerji beden ve yüksek frekanslar hakkındaki farkındalığımız geliştikçe, evrendeki yerimizle daha sağlam bir bağ kuruyoruz. Kim olduğumuzu, bu dünyaya ne için enkarne olduğumuzu sorgulayıp bilgilenirken zihinsel ve duygusal olarak büyümeyi, olgunlaşmayı öğreniyoruz. Enerji alanlarımıza zarar veren ve psişemizin derinliklerinde kayıtlı bulunan geçmişin olumsuz deneyim ve duygularının yarattığı bozunmayı tamir ediyoruz. Süptil enerji alanlarımızın vibrasyonunu yükseltip, yaratıcı özümüzün kendini daha yüksek niteliklerle tezahür etmesine zemin hazırlıyoruz.
Her ne kadar hepimiz bu alanı göremesek de o varlığını korumakta ve fonksiyonlarını yerine getirmekte. Fizik sağlığı koruma ve iyileştirme süreçleri içindeyken, enerji bedenin sağlığını ve bütünlüğünü korumaya ve temin etmeye yönelik uygulama pratikleri içinde de olabilmek varlığımızın bütününe yönelik kıymetli bir yardım olacaktır. Görünen görünmeyenin tezahürüdür. Bu her zaman böyle olmuştur…
Alıntı